7 Bölge 7 Kent: Kastamonu
Yazan: Nuray Yücel - ÇEKÜL Vakfı Kastamonu Temsilcisi, Yüksek Mimar
Yerel Kimlik Dergisinin 70. sayısında yayımlanmıştır. (sayfa: 4-10)
Kastamonu ülkedeki diğer birçok kente göre korunmuşluğu, tescilli taşınmaz kültür varlığının sayısı, geleneksel zanaatların bir kısmının sürdürülüyor olması gibi faktörlerle farklı bir konuma sahiptir. Bu farklılık çok erken tarihlerden itibaren Prof. Dr. Metin Sözen’in gözünden kaçmamış, bir il olarak bu anlamda şanslı olan Kastamonu’nun korunması çalışmalarını başlatmıştı.
Kastamonu, Batı Karadeniz Bölgesinin tarih boyunca merkezi olmuş, yazılı kaynaklara göre çok erken dönemlerden itibaren idari bir başkent olarak bölgenin yönetsel merkezliğini yapmış bir kenttir. Coğrafi anlamda da bazı kısıtlılıklar nedeniyle bir nevi kapalı kalmış olan Kastamonu, özellikle de 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlayan kentsel ve kültürel dönüşümlere karşın, bu kapalı kalışı ile bugünlere bir şans olarak aktarılacak doğal bir koruma kalkanı halini aldı.
Kentin kültürel ve ekonomik temellere dayalı kimlik ve kentsel dönüşümünden uzak kalması, MÖ. 6. yüzyıldan başlayan anıtsal mimari kimliğinin her bir katmanının da korunup günümüze ulaşmasında etkilidir. Özellikle Kastamonu il merkezi, bölgenin kültürel yapılaşmasının bir aynası olarak, kentin kültürel katmanlaşmasını sağlayarak her bir kültür ve medeniyetin izlerini bir anıt gibi varlığında taşıyor. Böylelikle kentte Paphlagonlardan başlayarak Bizans, Beylikler, Osmanlı, Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemi Milli Mimari akımı gibi birçok unsuru yan yana görebiliyoruz.
Aycılar Konağı - Restorasyon Öncesi ve Sonrası
Bu zenginliği ayrıca bir koruma önemi gerektiren Kastamonu’da bu yönde çalışmalar ise 1995 yılından itibaren başladı. Bu tarihte Prof. Dr. Metin Sözen önderliğinde dönemin Kastamonu Valisi Özdemir Hanoğlu, Belediye Başkanı Süleyman Yücel ve ÇEKÜL Kastamonu Temsilcisi Atıf Uğurlu ile birlikte gönüllülerin de katılımıyla koruma kültürü çalışmaları başladı. Bu ilk heyecana Prof. Dr. Erol ve Sevim Eti, Prof. Dr. Gündüz ve Perihan Gökçe, Prof. Işın Demirkent, yönetmen Hasan Özgen, dönemin Kocaeli Valisi Kemal Nehrozoğlu, yazar Firuzan, gazeteciler Güneş ve Mete Buharalı, Nail Güreli, Necmi Tanyolaç, Oğuz Haksever, Pınar Türenç ve Arkitekt Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Rıfat Dedeoğlu gibi birçok isim de katkı verdi.
1990’ların ikinci yarısına gelindiğinde ise Kastamonu’da vali olarak atanan Enis Yeter ve yeni dönem ÇEKÜL Kastamonu Temsilcisi sıfatıyla ben, koruma kültürü çalışmalarını sürdürdük. Bu dönemde çalışmalar çok büyük ivme kazandı, gözden düşmüş virane durumdaki ahşap konaklar farklı bir gözle ele alındı; özel idare bütçesinden ayrılan ciddi kaynakla, bir misyon haline getirerek tarihi mirası Kastamonu yerelinin de görmesini sağlamak için çalışmalara başlandı. Kent kimliğinin simgesi olan konakları herkes gördü ve hatırladı, miras kalan eski evler ailenin onur kaynağı olarak sahiplenildi; elden çıkarılmak istenen bir sorun değil, itibar olarak korundu.
Bu dönemde yine Metin Sözen önderliğinde dönem İçişleri Bakanı Saadettin Tantan’la birlikte Tarihi Kentler Birliğinin temeli Kastamonu’da atıldı.
Kültürel değerlerin korunmasında yerel yönetimlerin rolü ve sorumluluğu başlıklı sempozyum düzenlendi ve Kastamonu Bildirgesi yayınlandı. Bu bildirge “Tarihi çevrenin korunarak yaşatılması bilinçli hemşeri, kimlikli kent toplumsal aydınlanma demektir. Koruma güçlüğünü yenmek için kaynak ve olanakların parça parça israf edilmesi yerine verimli ve toplu olarak kullanılması esas olmalı ve bu konuda yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Koruma bütüncül olmalıdır. Tek yapıdan havza boyutuna kadar ölçek uzatılmalıdır. Koruma gelişmenin önünde bir engel değil tersine geliş ve değişmenin esin kaynağı ve ön sözüdür” manifestosunu hayata geçirdi.
Kastamonu, TKB’nin kuruluş aşamasındaki önemli kentlerden biri oldu. TKB’den sonra kamu-yerel-özel sektör iş birliği sağlandı, belediyelerin olanakları ve projeleri ülke çapında bir koruma-kalkınma-yaşatma seferberliğinde yerini aldı. Artık büyük kültür mirası kentte kentin silüeti ve kimliğine daha da önem verilmeye başlandı.
İlk Dönem Koruma Çalışmaları
Kastamonu’da bu dönemde, kente karakter kazandıran sivil mimari yapıların korunması için Mimar Vedat Tek Anı ve Restorasyon Merkezi kuruldu ve valilik bünyesinde oluşturulan mimari proje ofisi eliyle Kastamonu konaklarının restorasyonuna başlandı. Aynı dönemde somut olmayan kültürel mirasın korunmasına yönelik Kastamonu dokumaları üretim ve teşhir merkezi, taş ve ahşap işçiliğin yaşatılması ve yaygınlaştırılması için El Sanatları Merkezi aktif hale getirildi ve bu merkezde zanaatları sürdürmenin yanında öğrenciler de yetişmeye başladı.
Kastamonu’daki koruma kültürü çalışmaları sadece sivil mimarlık yapılarıyla sınırlı kalmadı; Vakıflar Bölge Müdürlüğünün de faaliyetlerine destek verilip anıtsal eser ve külliyelerin restorasyonuna da başlandı. Bu külliyelerden Nasrullah Külliyesi içindeki Münire Hanım Medresesi ile İsmail Bey Külliyesindeki medrese el sanatları çarşısına dönüştürülerek hem üreticiler için pazar açıldı hem de turizme katkı sağlanması yönünde bir adım atıldı.
Bu ilk dönem koruma kültürü çalışmalarının çok önemli bir bölümü olan “kent belleğinin korunması”na yönelik ise il bazındaki ilk kent arşiv ve dokümantasyon merkezi olarak Kastamonu Valilik Binasının bir kısmında Kastamonu Kent Tarihi Müzesi de (müze, valilik binasının 2016 yılında restorasyona girmesinden dolayı geçici olarak kapanmış, yakın zaman önce de çağdaş müzecilik anlayışı ve daha kapsamlı olarak yeniden hizmet vermeye başlamıştır) açıldı. Müze için hem kamu hem de gönüller eliyle sağlanan kent kültürünü anlatan obje ve eserler sağlanırken bir yandan da kent belleğinin oluşturulması için arşivcilik çalışmaları yapılmaya başlandı.
Bu dönemde Tarihi Kentler Birliği ve ÇEKÜL heyetlerini art arda ağırlayan Kastamonu, hem yaptığı çalışmalar hem de TKB’nin kurucu üyesi olarak, koruma kültürü çalışmalarının merkezi atölyelerinden biri haline geldi.
Koruma kültürü çalışmalarının en önemli kısımlarından olan kültürel belleğin geleceğe aktarılması konusunda 7 Bölge 7 Kent projesi kapsamında Kentler Çocuklarındır etkinliğinin bir ayağı da Kastamonu oldu.
İlerleyen süreçte Kastamonu il merkezinden başlayan koruma kültürü çalışmaları tüm il sathına yayıldı, bu anlamda İnebolu, Taşköprü ve Tosya’da da restorasyon, rekreasyon ve müzecilik faaliyetleri başladı. Korumacılık anlayışı, yapılarla sınırlı kalmayarak, doğanın Kastamonu’ya armağanı olan Valla Kanyonu, Ilıca Şelalesi, Ersizlerdere Kanyonu gibi doğal alanların da korunması çalışmalarına ağırlık verildi; bu alanların da ziyarete açılması sağlandı.
Kastamonu’daki çalışmaların tecrübe kazanması ve tekil yapı ve uygulamalar olarak başarılar elde etmesinden sonra Tarihi Kentler Birliğinin düzenlediği bazı teknik geziler sonrasında çalışmaların kapsamının genişletilmesi kararları alındı; bu doğrultuda da sokak-mahalle- meydan, kale-çarşı-mesken ekseninde çalışmalar planlandı. Bu nokta Kültür ve Turizm Müdürlüğünün de destekleri ile başlayan sokak sağlıklaştırması çalışmalarıyla kentin karakter taşıyan ve kendini korumuş birçok noktasında geleneksel mimaride bütünselliğin sağlanması gözetildi.
2015 yılına gelene kadar Kastamonu Valiliği önderliğinde yürütülen koruma kültürü çalışmalarına Kastamonu Belediyesi de aktif olarak katılmaya başladı. Aynı tarihlerde Tarihi Kentler Birliğine üye Kastamonu ilçe belediyeleri sayısı da oldukça yükseldi ve ilçelerdeki çalışmalar da arttı. Kastamonu Belediyesi satın aldığı tescilli konakları bir yandan restore ederken bir yandan da işlevlendirildi, İnebolu ve Taşköprü ilçelerinde kent müzeleri açıldı.
Prof. Metin Sözen Hoca ve ekibinin çizmiş olduğu yol haritasını takiben, gösterilen özverili çabalarla yapılan bu faaliyetler, ilklerin yaşandığı Kastamonu özelinde, Tarihi Kentler Birliğinin kilit taşı, nirengi noktası konumu ile yaşanılası bir kent olmasını sağladı.