Cumhuriyet Dönemi Kültür Mirasımız: Meydanlar
Yazan: Zeynep Biçer Zeydan, ÇEKÜL Anadolu Araştırmaları Koordinatörü, Arkeolog-Sanat Tarihçisi
Yerel Kimlik Dergisinin 76. sayısında yayımlanmıştır. (sayfa: 10-15)
Şehircilik tarihinden bildiğimiz kadarıyla ilk kamusal mekânlardan biri olan meydanlar, insanların biraraya geldiği, iletişim kurduğu, karşılaştığı alanlardır. Meydanlar çeşitli dönemlerde, kentsel yaşam içinde farklı işlevlerle var olmuştur. “Alan, boşluk” anlamında kullanılan meydan kavramı, şehircilik literatüründe daha karmaşık ve değişken bir ifadeyle karşılık bulur. Kentlerin en karmaşık yeri ve kent karmaşasının en iyi görülebildiği yerdir meydanlar.
Meydanın anlamları; bulunduğu kentin fiziksel, sosyo-kültürel ve ekonomik açılımlarıyla doğrudan etkileşim içindedir. Bu anlamlar zaman içinde değişir, yeni ve farklı anlamlara dönüşerek belleklerde farklı bir kimlik kazanır. Geçmişin izlerinin okunabildiği bu meydanlarda mekânın kendisi aynı kalır ancak meydanlarda yaşananlar kentin belleğinde saklı tutulur, tarihin sayfalarında yerini alır.
Kentteki binaların arasında sosyal yaşam oluşturma imkânı veren meydanlar, tarih boyunca çeşitli biçimlerde kent literatüründe yer almış, kent belleğinde izini bırakmıştır. Kent mekânları içinde, kent kimliğini oluşturan en önemli öğelerden biri olan kent meydanları Ruşen Keleş tarafından “önemli yapıların çevresinde ya da yakınında genellikle taşıt dolaşımına açık tutulmayan, herkesin oturup dinlenmesine elverişli duruma getirilmiş, dileyenlerin, gereğinde siyasal toplantı yapabilecekleri genişçe düzlük” şeklinde tanımlanmıştır. Meydan, kente kattığı değer ve özgünlükle kentin vazgeçilmez mekânlarından biridir.
Binlerce yıldır kullanılmış olsa da farklı uygarlıklarda, farklı biçimlerde var olmuş meydanlar; İngilizce square, Almanca platz, İtalyanca piazza, Yunanca agora ve Latince forum sözcükleriyle karşılık bulmaktadır. Antik Yunan kentinin agorası ile eski Roma kültürünün forumu; hem alışveriş yeri hem de fikir alışverişinin yapıldığı mekânlar olması bakımından işlev olarak meydanlara benzer. Toplumsal hayatın önemli bir unsuru olan bu yapılar her türlü toplumsal, kültürel, ekonomik etkinliğin gerçekleştirildiği, herkesin kullanımına açık kamusal mekânlardır. Kent meydanları, ticari ve sosyal hayata etkisinin yanında; kentlilik bilincine ulaşmada ve kent hakkına sahip çıkmada aktif rol oynamaktadır. Kent yapısı içinde önemli bir konumda bulunan meydanlar, sosyalleşme ve birarada olabilme fırsatı verdiği için demokratikleşmeye de katkı sağlamaktadır.
Osmanlı Devleti’nin toplumsal yapısı ve şehircilik anlayışının kent meydanını oluşturulacak özellikler taşımaması sebebiyle, Osmanlı mimarlık tarihi için büyük kent meydanlarından bahsedilemez. Fakat ekonomik faaliyetlerin gerçekleştiği bedesten, pazar yeri, uzun çarşı gibi yerler aynı zamanda kentin kamusal mekânları olarak işlev görüyordu. Bu nedenle meydanların taşıdığı sosyal ve siyasal işlevler, Osmanlı toplumsal yapısında bahsi geçen benzer yapılarla karşılığını bulmuştur. Dolayısıyla birçok farklı kültürde ve farklı biçimlerde var olan kent meydanları, mimarlık tarihimizde Cumhuriyet’e kadar tipolojik bir düzene sahip değildir.
Cumhuriyet Dönemi şehircilik anlayışı ve kent meydanları
Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisinde Sultanahmet (At Meydanı), Aksaray ve Beyazıt meydanlarının İstanbul'un üç büyük tarihi meydanı olduğundan bahseder. Ama bu üç meydanın Avrupa şehirlerinin meşhur meydanlarıyla karşılaştırılamayacak kadar küçük olduğunu da ekler. Cumhuriyet öncesi dönemlerde geleneksel mimari düzende, bilindik anlamda kent meydanları farklı bir kurgunun içindeydi. Cumhuriyet’le birlikte, değişen anlayışın sonucu olarak kent meydanlarına verilen önemin boyutu da değişti; modernleşen şehircilik anlayışının önemli bir öğesi olarak, meydanlar kent merkezlerinde yerini aldı.
19’uncu yüzyılın Altıncı Daire-i Belediyyesi’nin (Osmanlı Döneminde kurulan ilk belediye teşkilâtı, günümüzde Beyoğlu sınırlarında bulunuyor) ilk önemli uygulaması, yoğun taşıt ve yaya trafiğini rahatlatmak üzere 1858 yılında Karaköy’de yaptığı meydan düzenlemesidir.
1913 yılında Şehremaneti başmimarlığına atanan Asım Kömürcüoğlu’nun yaptığı onarım çalışmaları arasında Beyazıt Meydanının havuzlu şekilde yeniden düzenlenmesi yer alır. Özellikle şehircilik çalışmalarına yönelen ve birçok kentin imar çalışmalarında görev yapan Kömürcüoğlu’nun çalışmaları arasında İzmir Kent Meydanı düzenlemesi de bulunmaktadır. İstanbul’da Beyazıt, Sultanahmet ve Taksim meydanları; Ankara’da Kızılay ve Tandoğan; İzmir’de Konak ve Cumhuriyet meydanları önemli toplumsal ve siyasi olaylara sahne olmuş, kamusal alan olma işlevini yerine getirmiştir. Örneğin; 23 Mayıs 1919’da düzenlenen Birinci Sultanahmet Mitingi, İzmir’in işgali karşısında düzenlenen mitingler arasında gerek insan kalabalığı olarak gerekse ulusal ve uluslararası basında en çok ses getiren miting olarak tarihe geçmiştir. En çok katılım bu mitingde olmuş ve yüz binden fazla insanla, elliden fazla cemiyet, dernek ve parti bu mitinge katılmıştır. Muallimler Cemiyeti başkanı Selim Sırrı Bey, Halide Edip (Adıvar), Türk milliyetçiliğini ön plana çıkaran şair Mehmet Emin (Yurdakul), Dr. Sabit Bey ve bütün basın mensupları adına Fahrettin Hayri Bey’in konuşma yaptığı mitinge çok fazla ilgi ve katılım olmuş ve kent belleğinde izini bırakmıştır. Meydanlar, diğer kent öğeleri gibi hafızanın oluşması ve kent belleğinde yeri olan toplumsal olayların izini taşımasıyla, kentin öz hafızasına net bir biçimde görünürlük kazandırması açısından önemlidir.
Demokratik alanlar olan meydanların, kent kimliğinin önemli öğelerinden biri olduğunu tekrar vurgulamak gerekir. Bu kimlik; onu oluşturan mimari yapılar, nesneler, açık alanlar gibi tüm fiziksel çevreyle birlikte tanımlanır. Bu anlamda kent meydanlarının kurgulanışı, kentin tarihinin, bilincinin, hafızasının bir özetini verir. Meydanlar, nesnel çevresi ve sosyal rolüyle kent hafızasının yaşatılmasına doğrudan katkı sunar.
Sosyal rolüyle meydanlar, tarihsel süreçte kimliklerin ortaya koyulduğu bir yer olarak anlam kazanmıştır. Dolayısıyla kent meydanları, bir kenti oluşturan fiziksel ve sosyal özelliklerin toplamının göstergesidir. Meydanın üretimi, çok eski dönemlerden günümüze kadar toplumsal, siyasal, ekonomik, dini ve benzeri konulardaki farklı anlamlarıyla kentlerin ve insanların varoluş öyküsüne tanıklık ederken; meydandaki değişim, toplumsal bir değişimle eş değerdir. Kişisel ve kolektif hafızanın oluşturulmasında etken bir rol oynayan meydan, değişim süreciyle beraber neyin hatırlanacağına, geçmişin ve geleceğin nasıl düzenleneceğine imkân yaratırken; nelerin unutulduğuna da işaret eder. Bu anlamda meydan, hatırlama ve unutmanın diyaloğunu kurarak hafızanın işlevini mekânsal bir ifadeyle dile getirir.
Cumhuriyet Dönemiyle hayatımıza giren “kent meydanı” kavramı, o dönemdeki anlamıyla büyük kentlerde yerini almıştır. Toplumsal hareketler meydanlardan başlayarak bireylerin politik kimliğini kazanmasında, ortak eylem ve düşünce biçimi oluşturmasında önemli bir rol oynamıştır. Resmî törenler, miting, yürüyüş ve benzeri amaçlar için kullanılan meydanlar, ayrıca kent halkının buluşma yeri, birbirleriyle kentteki olayları paylaştığı kamusal bilincin oluşmasını sağlayan çok amaçlı kullanım mekânları olarak kent hayatının bir parçası hâline gelmiştir. Kuşkusuz bu süreç, bizim açımızdan kent ve kentli olgusunun kazanıldığı Cumhuriyet Dönemiyle beraber net şekilde açıklığa kavuşur. Süreç içinde kentler, toplumun yaşam tarzına göre biçimlenmiş ve bu yaşam biçimlerine mekânsal pratikler aracılığıyla uyum sağlamaya çalışmıştır. Fakat bu amacı güden kent olgusu, varlığını günümüze kadar devam ettirememiş; hızlı kentleşmenin etkisiyle kentin kurgulanışı anlık gelişmelerle dönüşüme uğramıştır.
Kent ve ülke siyaseti için önemli işleve sahip olan ve her dönemde kendini güncelleyen, toplumsal dönüşümünü devam ettiren meydanlar bugün; zamanla değişen ve karmaşıklaşan, günümüzde kamusal alan olma niteliğini bir ölçüde korumuş olsa da araçlar tarafından yoğun trafikle işgal edilerek ve çevresindeki yüksek binaların eziciliğinin etkisi altında kalarak, geçmişteki kullanım anlamlarını ve amaçlarını yitirmiştir. Küreselleşmeyle birlikte, ortak hareket etme davranışı ise yerini bireysel ve parçalı bir toplumsal yapıya bırakmıştır. Bugün gelişen teknoloji ve haberleşme imkânlarıyla toplumsal birliktelik, ortak hareket etme ve ortak ses olma duygusu gelişen ve değişen dünyadan nasibini almış ve sesini başka boyutlara taşımış, hatta sosyal medya gibi farklı platformları kullanır olmuştur.
Her şeye rağmen kent belleği, kent kimliği ve kent tarihi açısından, kent meydanları ayrıcalıklı yerini daima koruyacaktır. Varlığımızı anlamamızı sağlayan, bize nefes aldıran ve kentlilik bilincini yaşatan meydanların hep var olması dileğiyle.
KAYNAKÇA
- 155. Yıl Altıncı Daire-i Belediye Başkanları ve Hizmetleri Kronolojisi Sergisi Kitapçığı, 2013.
- Akman, K. (2020). Kent Meydanlarının Önemi ve Değişen İşlevi. Akademik Düşünce Dergisi Sayı:1.
- Keleş, R. (1989). Kent Bilim Terimleri Sözlüğü. İmge Yayınevi.
- Koçu, Reşat E. (1958). İstanbul Ansiklopedisi, Cilt:4.
- Sözen, M., Tapan, M. (1973). 50 Yılın Türk Mimarisi. İş Bankası Kültür Yayınları.