7 Bölge 7 Kent: Birgi
Yazan: Emin Başaranbilek - Küçük Menderes Bölge Koordinatörü, Arkeolog, Ressam
Yerel Kimlik Dergisinin 69. sayısında yayımlanmıştır. (sayfa: 4-11)
Ödemiş’in bir beldesi olan Birgi*, geleneksel mimarlık değerleri ve yerleşim dokusuyla ülkemizin önemli tarihsel kentlerinden biridir. Tarih boyunca sürekli yaşam kesitleri sunan bu kent, korunması gerekli bir değer olduğu için 1996 yılında doğal dokusuyla birlikte “kentsel sit” ilan edilmiş, “var olan değerleriyle birlikte yaşaması” kararı, geç de olsa verilmiştir. Nedir Birgi’yi önemli kılan? Kesintisiz yaşam ile zenginleştirdiği tarihsel derinliğini somut olarak günümüze taşımasıdır. Özellikle Selçuklu Döneminden Osmanlı’ya tarih, sanat tarihi, kentsel yapılanma ve mimarlık açısından süreklilik göstermesidir.
Bir kısmı ayakta kalan sur duvarları, Aydınoğlu Beyliğinin hâkim olduğu dönemden Ulu Cami, medrese ve türbeler; Osmanlı’nın bütün dönemlerinden kalan mimarlık anıtları arasında yer alan Güdük Minare, Dervişağa ve Karaoğlu camileri, medreseler, hamamlar, çeşmeler, mezarlıklar; Arif Çelebi, Çakırağa ve Sandıkoğlu Konağı gibi konaklar; mimarlık açısından geleneksel toprak harçlı yapım tekniklerini zenginleştiren duvarlar ve derzler; kapılarda ve kündekârî tavanlarda özenli ahşap işçiliği; geleneksel sokak dokuları ve bunların tümünü kucaklayan komşuluğa dayalı, topografyaya uyarlanmış yerleşim mahalleri, kent mirasının ilk elde sayılacak değerleri arasında bulunuyor.
Birgi, benim memleketim. İstanbul Arkeoloji Müzelerinden emekli olunca, bir ayağım boşta kaldı! Yukarıda aktardığım sürecin 1996 yılındaki durağında, o yılın hemen başında, doğum günümde Birgi Belediye Başkanına bir mektup yazarak harekete geçebileceğimi belirttim. Bu arada nisan ayında da Birgi için kentsel SİT kararı çıktı. Konuyu değerli hocam Prof. Dr. Metin Sözen’e götürdüm. Prof. Dr. Metin Sözen’in uzun yıllardan beri Birgi’nin korunması ve tanıtılması için çalıştığını biliyordum. 1975 yılında Safranbolu koruma çalışmaları başlatılırken Birgi’nin de eşzamanlı gündeme getirilmesi istenmiş, fakat süreç, ÇEKÜL’ün kuruluş tarihi olan 1990’dan sonraya kalmıştı. Metin Sözen Hoca’m, kendisiyle konuşmamızda “Birgi bizim göz ağrımızdır!” demişti. Korumanın duayeninden bu sözü duyunca, işimin ne kadar zor olduğunu anladım. Böyle bir kentte korumanın orada yaşayanlarla birlikte ele alınmadıkça süreklilik kazanamayacağını kavradım. ÇEKÜL Vakfının burada konuşlanması gerektiği düşüncesi ve Belediyenin de desteğiyle, kent merkezinde bulunan yıkık durumdaki Hacı Osman Medresesinden kalan bölümü 1997 yılında satın alarak onarılmasını sağladık ve ÇEKÜL Çevre Kültür Evi olarak işlevlendirdik. Burası bilimin, sanatın, kültürün merkezi oldu.
ÇEKÜL Vakfı ile Alınan Yol
1974 yılında, Birgi’de tespit ve tescil işleri yapıldı. Bu tarihi kentin ilk aşamada Cami-i Kebir Mahallesi için Kültür Bakanlığı tarafından koruma kararı alındı. Daha sonra, Birgi Belediye Başkanı Mehmet Hıfzı Aslankaraoğlu’nun uzgörüsü ve Belediye Meclisinin kararıyla, kentin tümü için, çevresindeki doğal dokuyu da kucaklayan bir yaklaşımla koruma planının Prof. Dr. Cengiz Eruzun ve Ahmet Uzel tarafından 1990 yılında yapılması büyük bir adım oldu. Ancak koruma planlaması sonrasında, onay aşamasının gecikerek ancak 1996 yılında onaylanması, bazı sorunları da beraberinde getirdi. Geçiş süreci uygulama koşulları belirlenmediği için; kent bu sürede onarımsız, bakımsız bir kente dönüştü, Birgi halkı, “Bir çivi çaktırmıyorlar” söylemi altında başka yollar aramaya başladı. Ve bu durum, kenti beton yığınına dönüştürmek isteyenlere malzeme oldu... Ancak dönemin Belediye Başkanı Mehmet Hıfzı Aslankaraoğlu kararlı tutumu, ÇEKÜL Vakfı ile birlikte bir yol haritasının çizilmesinin önünü açtı.
ÇEKÜL’ün “7 Bölge 7 Kent” projesinde Ege Bölgesini temsilen seçilen Birgi’de; kültür-sanat günleri, paneller, konferanslar, sergiler, dinletiler düzenlendi. İstanbul’da ve Paris’te sergiler açıldı. 1997 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Tamer Başoğlu, ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen, Prof. Dr. Cengiz Eruzun, Mimar Oktay Ekinci ve TOBAV Vakfı Başkanı Tamer Levent’in katılımıyla ÇEKÜL Birgi gönüllülerince bir panel düzenlendi; sonrasında yapılan toplantılarda “tarihsel kenti, yaşayan halkını da gönendirerek korumak” temelinde çalışmaların yapılması kararı alındı. Alınan kararlar doğrultusunda MSGSÜ, 1998 yılından bugüne kesintisiz her yaz, “yaz okulu”, yani “çalıştaylar” yapmak ve değişik dallardan öğrencilerin öğretimini yerinde sürdürmek için Birgi’ye geliyor. İlk birkaç yıl ÇEKÜL Birgi Çevre Kültür Evi, öğretimin merkezi oldu. Kent içinde yapılan alan çalışmaları, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin Birgi halkıyla kaynaşmalarını sağladı. Bu değişimle kurulan dostluklar, korumaya can suyu oldu. ÇEKÜL Vakfının öncülüğünde üniversitelerin, yerel yönetimin, kamunun ve Birgi halkının birlikteliği ve katılımıyla gerçekleştirilen bu eylem, koruma literatürüne “Birgi olayı” olarak geçti. Bu birliktelik 2007 yılına değin sürdü. Bu tarihten sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Belediye ile yaptığı protokol çerçevesinde, belediyenin desteği ile yaz okullarını sürdürüyor.
Birgi’de başlayan koruma hareketi, kısa sürede Küçük Menderes Havzasını kapsar hale geldi; havza boyutunda korumanın temelleri atıldı. Bu devinim tek bir evden, ÇEKÜL Çevre Kültür Evinden meydanlara taştı ve giderek Ödemiş, Bademli, Konaklı, Ovakent, Gölcük, Bozdağ gibi yerleşim yerlerine, yani Küçük Menderes Havzasına yayıldı. Çalışmalar tüm havza kentlerine umut aşıladı. Birgi’de geliştirilen örnek, Aydın Dağlarından Bozdağlara, Selçuk’tan Kiraz’a uzanan Küçük Menderes Havzasında tarih boyunca oluşan kültürel sürekliliğin ve görkemli doğal zenginliklerin korunması ve tanıtılması çabalarını harekete geçirdi. Nitekim ÇEKÜL Birgi Çevre Kültür Evi bünyesinde Küçük Menderes Araştırmaları Merkezini de açtık ve 2011 yılında, Bozdağlar’dan Aydın Dağlarına kadar tüm havzayı karış karış çalışmış olan Dr. Serdar Vardar ile birlikte bu merkezin ilk yayını olan Küçük Menderes Havzası Araştırmaları Makaleler kitabını yayımladık.
Birgi’de Koruma Çalışmaları
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığının yüzde onluk katkı payı yönetmeliği uyarınca yapılan katkılarla, belediyenin çabalarıyla sokak sağlıklaştırma, cephe iyileştirme projelerine dayalı, son yıllarda Birgi’de de yoğun iyileştirmeler yapıldı. Evlerin çatıları, kiremitleri yenilendi. Sokağa bakan eskimiş pencereleri ve kapıları yapıldı. Sokakları düzenlendi. Çökmüş bahçe duvarları onarıldı. Harpuştaları yapıldı. Ana caddelerde elektrik ve telefon sistemi yer altına alındı. Eksik kanalizasyonları tamamlandı. Caddelerine parke, sokaklarına kayrak taş döşendi. Kentin en azından fiziki yapısı güçlendirildi. Bu eylem için ÇEKÜL Vakfı ve Tarihi Kentler Birliği maddi-manevi destek verdi.
Yürütülen çalışmalara yapı ve sokak ölçeğinden somut örnekler de vermek isterim. Bu süreçte Aydınoğlu Mehmet Bey Cami, Dervişağa Cami, Çakırağa Konağı, Aydınoğlu Mehmet Bey Medresesi ve 3 tarihi çeşme, 2 su kemeri ile 80 evin restorasyonu tamamlandı. Onarımı tamamlanan tarihi Ödemiş Arastası Şubat 2007’de törenle açıldı. Tarihi Arasta Bölgesi Sokak Sağlıklaştırma ve Çevre Düzenleme Projesi kapsamında yapılan çalışmalar sonunda Ödemiş Arastası, tarihi kimliğine yeniden kavuştu. Arastanın Büyük Cami, Küçük Cami ile Yağ Pazarı Camisi arasında yer alması ve bu camilerden ikisinin onarımının tamamlanmasıyla kentin zengin tarihi dokusu ortaya çıktı. Kimliğine kavuşan kentin, yoğun koruma faaliyeti içinde bulunduğu bu dönem içinde, biraz daha erken bir tarihte, 2004 yılında ise bambaşka bir olay yaşandı: ÇEKÜL’ün UNESCO’nun desteğiyle hayata geçirdiği ve 7 Bölge 7 Kent projesi kapsamındaki kentlerde sürdürdüğü Kentler Çocuklarındır projesinin Birgi ayağını gerçekleştirdik. 3 gün süreyle kentli olma bilincini merkeze aldığımız etkinlikler, müze gezileri ve söyleşiler düzenledik. Çocukları, kentin canlı tarihi olan Birgililerle buluşturduk.
Birgi ve Küçük Menderes Havzasıyla ilgili çok disiplinli çalışmaların yapılması ve bu çalışmalarla eşgüdüm içinde sonuçlara varılması, hem bu tarihsel kentin hem de havzanın doğru okunmasını sağlayacak bir adımdı. Bu adımla birlikte, bilim-kültür-sanat ekseninde geleceği somut sonuçlarla planlamanın mümkün hale geldiği bir açılım üzerine konuşabilir hale geldik, geleceğiz. Bu konuda, değerli hocam Prof. Dr. Metin Sözen’in söylemiyle “kamu-yerel-sivil-özel birlikteliği” başta gelen bir gerekliliktir; eğer bunu sağlayamazsanız, Rembrantd’ın tablosunu tuval olarak kullanırsınız!
* Bu yazıyı yazarken, 2013 yılında düzenlenen Birgi Sempozyumu için hazırlamış olduğum “Erken Osmanlı Döneminde Birgi” başlıklı makalemden ve ÇEKÜL Vakfı ile yürüttüğümüz çalışma notlarımdan faydalandım.