TKB, SİDE’DE KÜLTÜR TURİZMİNİ KONUŞTU
2009 yılının son Tarihi Kentler Birliği Semineri Side Belediyesi’nin ev sahipliğinde 11-13 Aralık 2009 tarihleri arasında gerçekleştirildi. “Tarihi Kentlerde Kültürel Turizm Öncelikli Gelişme” başlığını taşıyan seminer, 11 Aralık akşamı Side Belediye Başkanı Abdülkadir Uçar’ın açılış konuşmasıyla başladı. Belediye Danışmanı ve ÇEKÜL Side Temsilcisi Savaş Güvezne’nin “Kalymerhaba” isimli belgesel filmi, tarihi binyıllara dayanan ve Likya, Pisidia, Pamfilya gibi antik uygarlıkların ardından Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıklarının iz bıraktığı, Akdeniz’in liman kenti olan ve 20. yüzyılın başında Girit göçmenlerinin yerleşmesi ile bugünkü kültürel dokusuna kavuşan Side’nin özgün kimliğini tanıttı.
12 Aralık cumartesi sabahı yapılan oturumdan önce, Side Belediye Başkanı yaptığı sunumda, Türkiye’de 70’li yıllardan itibaren egemen olan turizm anlayışının ve plansız yapılaşmanın doğal ve kültürel mirasta yarattığı yıkımı gözler önüne serdikten sonra, kültürel miras öncelikli bir turizm anlayışını benimsediklerini, tarihi dokuyu ortaya çıkarmak için çalışmalara başladıklarını belirtti. Koruma amaçlı imar planının revizyonu, kaçak yapıların yıkımı, çevre düzenleme standartlarının geliştirilmesi ve uygulanması, yeni yapılaşmanın var olan sivil mimariye saygılı standartlar içinde geliştirilmesi gibi çalışmaları kapsayacak bu sürecin ancak halkın isteği ve katılımıyla başarılı olabileceğini vurguladı. Bugüne kadar sadece bir çıkar aracı olarak algılanan turizmin esasen bir kültür ve eğitim konusu olduğuna işaret etti. Side’nin bir yılda çok büyük atılım yapacağını TKB nezdinde taahhüt eden Uçar, bütün katılımcıları bir yıl sonra çalışmaların sonuçlarını gözlemlemeye davet etti.
Ardından konuşma yapan Antalya Valisi Alâddin Yüksel, Antalya’nın bir uygarlıklar harmanı olduğunu hatırlatarak, turizm ile ilgili çalışmaların herşeyden önce bir envanterle başlatılması, ardından planlama ve projelendirme aşamalarına geçilmesi gerektiğini söyledi. Bütünleşik bir koruma ve yönetim anlayışının ortaya koyulmasında “Alan Yönetimi”nin önemine değinen Yüksel, ancak böyle bir yöntem sayesinde çeşitli kaynakların akılcı bir şekilde kullanılabileceğinin altını çizdi.
Konuşmaların ardından başlayan oturumun başkanlığını, Batı Akdeniz’de 30 yıl boyunca kazı başkanlığı yapmış olan, İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı ve TKB Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu yürüttü. Oturumun ilk sunumunu yapan ÇEKÜL YDK Üyesi Dr. Yusuf Örnek, “Türkiye’de Kültür Turizmi ve Köylerin Yaşamasındaki Yeri” başlıklı sunumunda, Türkiye’deki turizmin çok dar bir sahil şeridinde yoğunlaştığını, bu arada geride kalan köylerin, maruz kaldıkları göç yüzünden yavaş yavaş yok olduklarını belirtti. Sunumuna Almanya’da yapılmış olan önemli bir araştırmanın sonuçlarını açıklayarak devam eden Örnek, Almanya’daki 14 yaş üzeri nüfusun yüzde 18’inin, bir Türk köyünde tatil yapmayı istediğini belirttiğini bildirdi. Sayısal olarak 10 milyon kişiye işaret eden bu veri, köylerdeki kültür turizminin sahip olduğu potansiyeli çarpıcı bir şekilde gösterdi. Bu tür bir turizmin öncelikli koşulu; bozulmamış doğal çevre, özgün mimari doku ve köy halkıyla kurulacak ilişki olduğunu belirtti. Bölgede Alanya Kaymakamlığı’nın köylerde yürüttüğü projelerin güzel örnekler olduğunu belirten Örnek, köylerde kültür turizmi potansiyelinin gelişmesi için belirli altyapı ve hijyen standartlarının olması gerektiğini de hatırlattı. Turizmin artık bir amaç değil, doğal ve kültürel mirasın korunması ve yaşatılması için bir araç olması gerektiğini vurgulayan Örnek, bu paradigma değişikliğinin ancak yerel yönetimlerde başlayabileceğini vurgulayarak, tarihi kentlerin bu konudaki sorumluluğuna da işaret ederek sunumunu bitirdi.
“Arkeoloji ve Turizm İlişkisinin Dünü, Bugünü ve Geleceği” başlıklı sunumla devam eden Anadolu Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Feriştah Soykal Alanyalı, bir “açık hava” müzesi niteliğinde olan Türkiye’nin kültür turizmine elverişli olduğunu ancak müzelerde olduğu gibi, belirli donatıların şart olduğunu belirtti. Tarihi yapıların onarılmasının kültür turizminin gelişmesinde önemli bir etken olduğunu vurgulayan Alanyalı, zaman/para/ustalık girdilerinin, mevcut ihale sistemi içerisinde olumsuz sonuçlara yol açtığını belirtti. Kültür turizmi için öncelikle bir envanterle başlamanın önemine değinen Alanyalı, kültür varlıkları, müze ve ören yerlerinin çağdaş teknolojik donanımlarla kullanıma açılmasının önemini hatırlattı ve “Alan Yönetimi” konusunun önemine dikkat çekti. Anadolu Üniversitesi öğretim üyesi ve Side kazı başkanı Doç. Dr. Hüseyin Alanyalı da, “Antik Çağdan İtibaren Süreklilik Gösteren Yerleşim Yerlerinde Bilimsel Araştırmalar ve Kültür Turizmi Anlayışı” başlıklı sunumunda, turizmde “her şey dahil” sisteminin kültür turizmine çok uzak olduğunu vurgulayarak, kültürel varlıkların korunması için yerel halkın tarihin bütün katmanlarını benimsemesi gerektiğini söyledi. Atina ve Roma kentlerinin turizm stratejisinin kültür varlıklarına temel oluşturduğunu belirterek, yerel yönetimler ile bilim adamları arasındaki işbirliğinin önemine değindi.
Panelin dördüncü konuşmacısı olan Devlet Opera ve Balesi eski Genel Müdürü Remzi Buharalı “Kültür Turizmi Değişimin Gücünü Kullanabiliyor mu?” başlığı altında yaptığı sunumda, kültür turizminin, geçmişte bölgede yaşamış toplulukların geride bıraktıkları mimari yapıların, yemek kültürü, toplumsal gelenek ve göreneklerin günümüz insanına aktarılması temeline dayanan turizm çeşidi olduğunu, sadece dünü ve geçmişi değil tarihten çıkarılacak derslerle günümüze ve geleceğe de ışık tuttuğunu belirtti. Kültür turizminin dayandığı en önemli değerlerden biri olan geleneksel halk kültürü ve çağdaş kültür etkinliklerinin, yerel, ulusal ve uluslararası festivaller aracılığı ile turistlerle buluşabildiğini belirterek, İstanbul, Ankara, İstanbul, Mersin Müzik Festivalleri ile Aspendos Opera ve Bale Festivali, Bursa Kültür ve Sanat Festivali’ni örnek olarak gösterdi. Avrupa’nın yüze yakın seçkin festivalini bünyesinde barındıran Avrupa Festivaller Birliği (EFA)’nin, bir festivalin dünya standartlarına uygun organize edilmesinde öncülük ettiğini, Side Festivalinin de bu birlik içerisinde yer alması için gerekli girişimlerin başlatıldığını da belirten Buharalı, Side’nin sahip olduğu tarihsel zenginlikler ve doğal güzellikleriyle, festivali aracılığıyla kültür turizmi alanında yurt içi ve yurt dışından gelen konukları kendine çekmeyi beceren önemli antik kentlerimizden biri olacağını belirtti.
Seminerin ardından söz alan Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü’nün kurucusu ve bölgenin kültürel değerlerinin korunması ve yaşatılmasına büyük destek sağlayan İnan Kıraç, bölgedeki çalışmalarının 18 sene önce bir kilisenin restore edilerek müze olarak işlevlendirilmesi ile başladığını söyledi. Ardından ise yöre halkının sahiplik hissinin arttırılmasına yönelik eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarını anlatarak, katılımcılara “kamu-yerel-sivil-özel” birlikteliğinin en güzel örneklerinden birini tanıma fırsatını verdi.
Seminerin ardından yapılan kent gezisinde, Side antik kenti ve içinde bulunan antik tiyatro, antik liman, Apollon tapınağı ve tarihi bir hamam binasında kurulan Side Müzesi görüldü. Antik kentle neredeyse iç içe olan ve Side’nin alışveriş caddesi olan tarihi kent dokusu da incelendi. Antik tiyatroda yapılan nar suyu ve Girit simidi ikramı, TKB üyesi 400 katılımcıya, yerel dilde “nar” anlamına gelen Side’nin bazı özel tatlarını da sundu.