Geçmişin Derinlerinde: Harput
Binlerce yıllık tarihiyle pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan antik kent Harput, 2018 yılında UNESCO Kültür Mirası Geçici Listeye kabul edildi. Bugün kentin dört bir yanında restorasyon çalışmaları ve arkeolojik kazılar yapılıyor.
MÖ 20. yüzyıldan kalıntılar taşıyan, Elazığ’ın antik ilçesi Harput, Anadolu’nun açık hava müzesi görünümde olan kentlerinden biri. Kentin çekirdeğini oluşturan ve etrafı derin uçurumlarla çevrili Harput Kalesinin eteklerinde bir yerleşim olduğu bilinmekle birlikte, kale ve çevresi bugün terk edilmiş bir kent izlenimi veriyor.
Amasyalı Strabon’un bahsettiği Sophene bölgesindeki Karkathiokerta’nın Harput olduğu ileri sürülmüşse de Harput adı tarihin çeşitli dönemlerinde İran’dan Bizans’a, çivi yazılı Asur tabletlerinden Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sine pek çok kaynakta farklı hikâyelere, farklı isimlere, nihayetinde farklı köklere dayandırılmış. Kentin adının bugünkü imla ve telaffuzla yerleştiği dönem, 19. yüzyıl olarak tespit edilmiş. Fırat Irmağının çizdiği büyük yay içindeki verimli bir ova üzerine kurulmuş olan bölge, uzun tarihi boyunca pek çok uygarlığın bünyesinde bulunmuş; Urartu, Med, Pers, Bizans, Sasaniler, Moğollar, Selçuklular, Safeviler ve son olarak Osmanlılar tarafından yönetilen kent, savaşlara sahne olmuş, demografik yapısı birçok kez değişiklik göstermiş. Kent, günümüzde kalesi, mağarası ve dini yapılarıyla turistik bir ilgiyle dikkat çekiyor.
Bu antik kentte sürdürülen kültürel mirası koruma çalışmaları ile Elazığ KUDEB faaliyetlerini görüşmek üzere ÇEKÜL Evinde ÇEKÜL uzmanlarıyla biraraya gelen Elazığ KUDEB Başkanı, sanat tarihçisi Kadir Atıcı ve inşaat mühendisi Bünyamin Canpolat, kentin tarihini okunur kılacak projeleri sıralarken, yoğun bir gündemin de işaretlerini verdi.
2015’ten bu yana YAPEX Fuarına katılan Elazığ, aynı yıl bünyesinde KUDEB’i kurarak, koruma çalışmalarını belirli bir yöntem ve bilinç üzerinden sürdürmeye başladı. Kültür ve tabiat varlıklarına yönelik proje çalışmalarını “Kadim Şehir Harput” başlığı altında sürdüren Elazığ Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından sürdürülen Harput Kalesi kazı çalışmalarına da destek veriyor. Mülkiyeti Elazığ Belediyesine ait olan Kale Hamamında rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin çizim çalışmaları yapıldığı bilgisini veren uzmanlar, projenin Fırat Kalkınma Ajansının hibe yardımıyla restorasyon aşamasında olduğunu belirtti. Yapı, restorasyonun tamamlanmasıyla birlikte Harput Kent Müzesi olarak işlev görecek. Restorasyonu devam eden ve uygulamanın tamamlanmasıyla müze olarak işlevlendirilecek bir diğer hamam ise Harput Hoca Hamamı. Hoca Hamamı, yakın bir tarihte hamam müzesi olarak ziyarete açılacak. Restorasyon aşamasında olan Dabakhane Mescidi, Kızıl Kilise ve Çahpur Çeşmesi hakkında da son bilgileri aktaran uzmanlar, Harput’un önemli ziyaret merkezlerinden biri olan Buzluk Mağarası hakkında detaylı bilgiler verdi. Buna göre, 64 bin 500 metrekarelik bir alanın üzerine yayılmış bulunan Buzluk Mağarası, rekreasyon proje çizimlerinin yapılmasıyla turizm ve rekreasyon çerçevesinde değerlendirilmek üzere gündeme alındı. Bu çalışma gündemi, mağara için 4 Mevsim Ekolojik raporun hazırlanmasını ve alanın çevresinde seyir terasları ile yürüyüş rotalarına yer verilmesini içeriyor.
Binlerce yıllık bir tarihi birikimi olan kentte arkeolojik çalışmalar, doğaldır ki yoğun bir gündem konusu. Cami-i Kebir Mahallesinde kazı, hafriyat ve sondaj çalışmaları başlatılmışken, kaya mezarlarının bulunduğu bölgede de kazı çalışmalarının başlatılması bekleniyor. Kale Hamamı, Kızıl Kilise ve kaya mezarlarının içinde bulunduğu ada, aynı çalışma kapsamında rekreasyon proje çalışması eşliğinde bütüncül olarak değerlendirilecek. Kaleye yakın bir konumda bulunan Hüseynik – Harput tarihi yolunun yeniden kullanıma açılması ise, bir başka önemli proje.
2018 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesine alınan tarihi kentte sürdürülen ve kurgulanan projelere ilişkin ÇEKÜL uzman heyetinin önerileri ise şöyle sıralanabilir:
Tarihi Kapalı Çarşıda bulunan dükkânların payandaları, yürüyüş yolları ve babalar, yaya trafiğine göre düzenlenmeli; kale çevresindeki yeşil alan korunmalı ve çevredeki yeni yapılar yeniden düzenlenmeli; Hüseynik Yolu ve çevresinin düzenlenmesinde bütüncül bir yaklaşım benimsenmeli ve yürüyüş yolunda doğal/geleneksel malzemeler tercih edilmeli. Çok sayıdaki rölöve, restitüsyon ve restorasyon projesinin birbiriyle bağlantılı olarak sürdürülmesi gerektiğini vurgulayan ÇEKÜL uzmanları, antik kente ait bir arşiv çalışması yapılmasını da önerdi.