YEREL YÖNETİMLER SEMPOZYUMU YAPILDI
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin düzenlediği “Yerel Yönetimler Sempozyumu” Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu’nda 6-7 Şubat tarihlerinde yapıldı.
Sempozyuma, çok sayıda akademisyen, mimar, STK temsilcisi ve öğrenci katıldı. ÇEKÜL Vakfı merkez ve kent temsilcileri de sempozyumu takip edenler arasındaydı.
İki gün süren beş oturumda, Yerel Yönetimler ve Hukuk, Tarihi Çevreye Bakışlar, Kent Kimlik ve Kültür, Demokrasi ve Katılım gibi pek çok başlık altında, yerel yönetimlerin zamanla değişen ve gelişen görevleri ile AB uyum sürecinin yansımaları uzmanlar tarafından detaylı tespitler ve örnekler eşliğinde anlatıldı.
Sempozyumun birinci oturumuna, ÇEKÜL Vakfı Yüksek Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ruşen Keleş başkanlık etti ve “Uluslararası Kuruluşların Yerinden Yönetim Yaklaşımları” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Keleş, “Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nın 5. maddesini oluşturan “Yerel yönetimlerin sınırlarında, mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz,” ibaresine, Türkiye’nin çekince koyduğunu söyleyerek, “Örneğin, bazı belediyelerin kapatılması konusunda, bu maddeye çekince koyduğumuz için referandum yapılmadı. Oysa ki halkın görüşleri alınmalıydı,” diyerek örgütlenme özgürlüğü ve demokratikleşmeye dikkat çekti.
ÇEKÜL Vakfı Yüksek Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ülkü Azrak ise oturumun diğer konuşmacısıydı. “Yerel Yönetimler ve Hukuk” başlıklı bir konuşma yapan Azrak, yerel yönetimlerin tarihçesinden başlayarak gelinen süreci kısaca aktardıktan sonra “Kalkınma Ajansları”nın işlevlerinden bahsetti. 2006 yılında çıkarılan bir kanunla yürürlüğü giren Kalkınma Ajansları’nın Devlet Planlama Teşkilatı’na bağlı olduğunu söyleyen Azrak, “Bu ajanslar, kentlerdeki gelişme programlarının hazırlanmasından ve kaynak yönetimden sorumlu,” diyerek, Kalkınma Ajanslarının kanunen hiçbir kategoriye girmediğini, bu nedenle Anayasa ile bütünlük sorunu olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Çağatay Keskinok ise “Yerel Yönetimler, Kent Planlama ve Kamu Yararı” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. “Kamusal Yarar” kavramının içine giren öğelerden bahseden Keskinok, toplumdaki bütünleşmenin ortadan kalktığı bir süreçten geçtiğimizi vurguladı. Mekânsal ve toplumsal parçalanma söyleminin üzerinde durarak, özellikle alışveriş merkezlerinin bunu daha çok tetiklediğini belirtti. Kentsel estetik ile mimari ve tasarımda ortak birlik yaratılmasının önemine değinerek, kentleşmede doğayla uyum içinde bir geçiş sağlanmasının kent çevresi ve sağlığı için gerekli olduğunu vurguladı. Kentlerde oluşturulacak ortak tasarım dilinin yanı sıra, iş gücü, yaşam koşulları, sosyal şartlar gibi kentsel yaşam ile bütünleşen unsurların da kamu yararı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Birinci oturumun sonundaysa, “Lümpen Kentleşme ve Yerel Yönetimler” başlıklı konuşmasıyla Doç. Dr. Tarık Şengül söz aldı. Üretimden vazgeçilerek tüketimin desteklendiği bir yönetim anlayışının egemen olduğunu vurgulayan Şengül, talan rejiminin içine entegre olan bir kesimin olduğunu, yolsuzluğun yolunu kaybetme anlamında da artmaya başladığını ve bu durumun halk arasında “Çalıyor ama iş yapıyor” söylemleriyle kabul gördüğünü ifade etti. Türkiye’de düzenlenmemiş bir kentleşme modeli olduğunu söyleyerek, patronaj ilişkilerinin geçmişte minimum kaynaklarla yürüdüğünü, günümüzde ise kaynakların büyümesinden dolayı sorunun da görünür olmaya başladığını vurguladı. Üretimi tasfiye eden yönetim modelinden biran önce kurtulmamız gerektiğine, tüketim ve üretimdeki dengenin acilen sağlanmasının önemli olduğuna dikkat çekti.
Sempozyum, alanında uzman diğer konuşmacıların sunumlarıyla devam etti. İlerleyen aylarda, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin sempozyumdaki sunumları bir kitapta toplaması bekleniyor.