Tarihi Kentler Kırklareli’de Buluştu
Tarihi Kentler Birliği Bölge Toplantılarının ikincisi, 28-29 Nisan tarihlerinde Kırklareli Belediyesinin ev sahipliğinde yapıldı. Toplantıda, Marmara Bölgesinin önemli bir parçası olan Trakya kentlerindeki koruma çalışmaları anlatıldı ve Marmara bütününde uygulanabilecek genel stratejiler konuşuldu. Marmara Bölgesindeki Tarihi Kentler Birliğine üye kentlerin belediye başkanları ve korumadan sorumlu uzman ekipleri, sivil örgütler, akademisyenler ve kentlilerin takip ettiği toplantıda; adı zengin ekosistemi ile hem Türkiye hem de Avrupa’nın en önemli ormanları arasında anılan Istranca Ormanları; bölgenin turizme açılmış tek mağarası olan ve yarasa çeşitliliğiyle bilinen Dupnisa; eski Rum evleri ve konaklarının bulunduğu Yayla Mahallesi; tarihi, Osmanlı-Rus Savaşlarına dayanan Seyfioğlu Tabyası, arkeolojik sit alanları ve daha pek çok kültür varlığıyla Kırklareli, detaylarıyla anlatıldı.
TKB Kırklareli Bölge Toplantısı, 28 Nisan’da Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu, TKB Encümen Üyesi Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik ile Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Yalçın Kurt’un açılış konuşmasıyla başladı.
Mehmet Siyam Kesimoğlu, Kırklareli’nin “mutlu insanlar şehri” olduğunu hatırlatarak kentin, Bölge Toplantısı süresince sevgi ve bilgisini paylaşmaktan mutluluk duyacağını belirtti: “Birikimimizi ve tecrübemizi, ortak aklı kullanarak kente hizmet etmek üzere yola çıktık. TKB Bölge Toplantısının bu amaca büyük katkı sağlayacağına inanıyorum.”
TKB Encümen Üyesi Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, geçmişi binlerce yıl öncesine dayanan Anadolu kültür mirasının yerel yönetimler için önemli bir alt metin olduğunu vurguladı: “Her birimizin yönettiği kent, eşsiz nitelikte… Sözgelimi Kayseri’de 6 bin yıllık medeniyetin izlerini görmek mümkün. Kayseri Cumhuriyet Meydanında durup, 360 derecelik bir dönüşle kenti izlerseniz bu büyük kültür mirasıyla yüz yüze gelirsiniz. Bu mirası tanımak ve korumak öncelikli görevimiz. Tekrar söylemek gerekir ki Tarihi Kentler Birliği bu nedenle büyük bir okul. Her birimiz TKB’nin ve Prof. Dr. Metin Sözen’in izinden giderek kentlerimiz için çalışıyor ve çalışmalarımızı hep daha ileriye taşımaya gayret ediyoruz.”
Açılış konuşmaları, Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Yalçın Kurt’un konuşmasıyla son buldu: “Türkiye, inanılmaz bir zenginliğe sahip. Bu zenginlik, geçmişe kıyasla çok daha kapsamlı, derinlikli bir yaklaşımla korunmaya çalışılıyor. Bize düşen, stratejik planlarımızı konuşmak ve koordinasyonu sağlamaktır. Eksiklerimizi, ancak böyle tespit edebiliriz. Kırklareli’deki bu toplantı, belirleyeceğimiz çalışma başlıkları açısından elverişli geçecek.”
Marmara ve Trakya Bölgesini Birlikte Düşünmek
Katılımcılar, Kırklareli Bölge Toplantısının ikinci gününde Kırklareli Ticaret Borsası Konferans Salonunda biraraya gelerek “Marmara ve Trakya Bölgesini Birlikte Düşünmek” başlıklı panelde, bölge kentlerinin etkileşim alanları ve bölgenin temel öncelikleri üzerine fikir alış verişinde bulundu.
A. Faruk Göksu / ÇEKÜL YDK Üyesi, şehir plancısı
Panel oturumundan önce ÇEKÜL Yüksek Danışma Kurulu üyesi, şehir plancısı A. Faruk Göksu Marmara Bölgeyle ilgili genel bir sunum yaptı. Bölgeye ilişkin stratejik bir çerçeve niteliği taşıyan “Marmara Trakya Bütününde TKB’nin Stratejileri” başlıklı sunumunda Göksu, bölge kentleri arasında kurulması gereken ittifakların altını çizerek, bölgeyi üç farklı yaklaşımın ışığında değerlendirdi:
“Kentler arası ittifaklar, Trakya açısından özellikle önemli. Bölgelerin bir gelişme stratejisine ihtiyacı var. Trakya Bölgesinin stratejisine Avrasya, Marmara ve Trakya ölçeklerinden bakmamız gerekiyor. Bölgenin bir geçiş coğrafyası olduğunu unutmayarak, kapasite yönetimini yeniden dikkate almalıyız. Yaklaşımdaki anahtar kavram, denge olmalı. Bu coğrafyanın ekonomik-ekolojik dengesini sağlayamazsak gelişimi ıskalarız. Kentsel stratejilerimizi idari bölgelerle, havza eşikleriyle değil; farklı bölgeleme eşikleriyle bulmalıyız. Ekonomik ve ekolojik eşikler de bu bölgenin en önemli eşikleri.
Trakya Bölgesini konuşurken yaklaşımı üç bilezik ile belirleyebiliriz;
Altın Bilezik: Bugün bölgeyi etkileyen en önemli yatırım, Kuzey-Güney Marmara bağlantı yolu. Körfez geçişi bitti; Çanakkale Boğazı geçişi de tamamlandığında altın bilezik içindeki kentleri 4 saat içinde aşabilir hale geleceğiz. Bu bir ulaşım ringidir ancak doğru hesaplanmazsa bu ringin çarpan etkisi bazı kentleri olumsuz etkileyebilir.
Mavi Bilezik: Marmara Bölgesindeki kentlerin birbirleriyle ilişkilerini kurmak için bir başka stratejiye daha ihtiyaç var; çünkü biz kıyıyı, deniz ve nehirlerin imkânlarını iyi yönetemiyoruz.
Yeşil Bilezik: Son olarak burası ekolojik zenginliği olan bir coğrafya. Bölgedeki ekolojik değerleri bir çember içine alırsanız, yeşil bilezik dediğimiz bir diğer stratejik plana ulaşabilirsiniz.
Bu üç temel strateji Marmara Bölgesindeki kentler tarafından tartışılmalı. Gelecek senaryoları ancak bu tartışmalar ışığında yazılırsa bölgesel kalkınmanın imkânları yaratılmış olur.”
Faruk Göksu’nun giriş niteliğindeki konuşmasını takiben “Marmara ve Trakya Bölgesini Birlikte Düşünmek” başlıklı panel gerçekleştirildi. Tarihi Kentler Birliği ve Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ın yönetiminde; Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu, Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Yalçın Kurt, Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür Sanat Danışmanı ve Kent Müzesi Koordinatörü Ahmet Erdönmez ile Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’ın katılımıyla düzenlenen panel, geniş bir dinleyici kitlesi tarafından takip edildi.
Mehmet Siyam Kesimoğlu / Kırklareli Belediye Başkanı
Kesimoğlu, 1870 yılında belediye olan Kırklareli’de sürdürülen çalışmaları ve kente kimliğini kazandıran kültür mirası değerlerini sıraladı. Günümüzden 8 bin 200 yıl öncesine dayanan arkeolojik kazı çalışmalarından söz ederek, kazılarda Trakya Bölgesindeki yaşam hakkında önemli bilgilere eriştiklerini belirtti: “Aşağı Pınar Höyüğü kazıları 1993 yılından beri Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’ın başkanlığında sürdürülüyor. Kazılarda ortaya çıkarılan buluntular müzemizde sergileniyor; kazı alanında da buluntuların imitasyonlarını sergiliyoruz. Yaklaşık 24 yıldır devam eden bu çalışma, kentimizin ve bölgemizin tarihine güçlü bir ışık tutuyor. Kırklareli merkezinde 5 tescilli cami bulunuyor. Restorasyonu planlanan 10 tarihi çeşme de kısa zamanda işler hale getirilecek. Kent sınırlarımız içinde sadece Osmanlı dönemine ait mezarlar var; bu mezar alanlarının çevre düzenlemesi ve ışıklandırmasını yaparak hak ettiği değere ulaşması için çalışıyoruz. Kentimizin özelliği, inanç hoşgörüsüne sahip olmasıdır. Yaklaşık 300 yıllık bir geçmişi olduğu bilinen Yahudi mezarlığını da ziyarete açmak niyetindeyiz.
’93 Harbi ile Kurtuluş Savaşından kalan tabyaların restorasyonunun da kent için önemli bir kazanım olacağını düşünüyoruz.
Tarihi Kırklareli Gar Binasının Belediye devredilmesi için girişimlerimiz devam ediyor. Kırklareli doğal değerler açısından zengin bir kent. Doğal mirasımızın korunması bizler için önemli. Özellikle İgneada’da yapılması planlanan termik ve nükleer santral projelerine karşıyız; yapılmaması için tüm yöre halkıyla birlikte çalışıyoruz.”
Yalçın Kurt / Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü
“Türkiye’de kayıtlı 17 bin arkeolojik ve doğal sit alanı; yaklaşık 103 bin taşınmaz kültür varlığı var.
Kırklareli de Türkiye’de zengin kültür varlıklarının bulunduğu kentlerimizden biri. İl genelinde 442 sit alanı, 500 taşınmaz kültür varlığı bulunuyor. Bunlardan 151 sit alanı ve 195 kültür varlığı merkezde yer alıyor. Özellikle Kırklareli’deki tabyalarının restore edilerek ziyarete açılması gündeme alınmalı. Naçizane, 33 yıl sonunda tecrübem odur ki olmazsa olmazımız envanter hazırlamak olmalı. Envanteri hazırladıktan sonra ise elimizdeki bu bilgiyle stratejik planlar hazırlamalıyız.; Benim telefonum 24 saat açık. Bana istediğiniz zaman ulaşabilirsiniz.
Ahmet Erdönmez / Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Danışmanı
Erdönmez konuşmasında Bursa Büyükşehir Belediyesinin bölgesel ve uluslararası yürüttüğü kültürel çalışmaları, farklı kentlerle geliştirdikleri ittifaklar üzerinden örnekleyerek anlattı: “Bursa’dan 6 padişah geçti; bu izlerin görünebileceği tarihi akslar oluşturduk. Surların restorasyonu yaptık ve kent içinde görünür olmalarını sağladık. Tarihi çarşı ve hanlar bölgesini de bütüncül bir yaklaşımla ele alarak çarşının canlanmasını sağladık. Tüm bu çalışmalarımız olumlu sonuç verdi ve yoğun emeklerle hazırlanan alan yönetim planıyla UNESCO Dünya Miras Listesine girmeyi başardık.
Bu alanda helikopterle yaptığımız bir basın gezisi sırasında İznik Gölündeki kalıntıları farkettik. Uludağ Üniversitesiyle yürütülen çalışmalarda kalıntıların 1500 yıllık bir şapele ait olduğunu tespit ettik. Müzeler Genel Müdürlüğünün öncülüğünde sürdürülen su altı arkeolojik çalışmaları sonuçlandığında, şapeli su altı müzesi olarak turizme kazandırmayı planlıyoruz. Büyükşehir Belediyesi olarak özellikle diğer yarımız olan Balkanlarla ilişkilerinizi sıcak tutuyoruz. Balkan kentlerinde restorasyon, işlevlendirme, çevre düzenlemesi ve kültürel etkinlikler gibi pek çok çalışma yapıyoruz. Edirne ve Kırklareli’nin kurduğu uluslararası bağlantıları da yakında takip ediyoruz. Tarihi Kentler Birliğinin hedefleri doğrultusunda ve Faruk Göksu’nun önerdiği stratejiler ile ilişkiler ağımızı güçlendirmemiz gerektiğine inanıyoruz.
Recep Gürkan / Edirne Belediye Başkanı
Recep Gürkan Edirne’de her gün yeni bir keşif yapmanın mümkün olduğunu söyleyerek sözlerine başladı: “Edirne için tarihçiler; Bursa’nın oğlu, İstanbul’un babası derler. Doğru bir tanımlamadır bu. Edirne, imparatorluğun kurulduğu kenttir. Dolayısıyla tarihi zenginliğinin arkasında bir emperyal başkenti olmasının etkisi yadsınamaz.
324 sit alanının yer aldığı Edirne’de, 1284 taşınmaz kültür varlığı bulunuyor. Edirne, Mimar Sinan’ın ustalık eserim dediği Selimiye Camisi ve Külliyesine ev sahipliği yapıyor. Selimiye Camisi ve çevresi, 2011 yılında UNESCO Dünya Kültür Miras Listesine girdi. Ayrıca Kırkpınar Güreşleri 2010 yılında somut olmayan kültür mirası kapsamında Listeye girmişti. UNESCO Listesinde yer alan Ebru sanatını ise İstanbul’la paylaşıyoruz. Son iki yılda 1293 metre uzunluğuyla dünyanın en uzun taş köprüsü olan Uzunköprü ve II. Beyazıt’ın 1488 tarihinde kente kazandırdığı II. Beyazıt Külliyesi ve Şifahane de aday listesinde bulunuyor. Kentimizdeki 30 tabyanın en önemlisi olan ve Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle restore edilen Hıdırlık Tabyası yakın tarihte Balkan Tarihi Müzesi olarak kente kazandırılacak.
Kentimizin en yüksek noktası olan Hıdır Baba Tepesinde, 40 dönümlük bir alanda Sinan’ın Türkiye ve dünyadaki toplam 99 eserinin 1/25 ölçekli miniaparkını yapıyoruz. Şaheser isimli bu miniaparkta Edirne Belediyesi Uluslararası Mimar Sinan Araştırmaları Merkezi de yer alacak. Parkın merkezine konumlanacak Selimiye Camisi maketinin önünde durup başınızı kaldırdığınızda da Selimiye’nin kendisini görebileceksiniz; özellikle kurguladığımız bir aks bu. Sinan’ı geleceğe taşıyacak çalışmalara devam edeceğiz.”
29 Nisan’da Bölge Toplantısını gerçekleştiren Birlik üyelerine, toplantının sonunda ev sahibi belediye olan Kırklareli Belediyesi tarafından teşekkür plaketleri taktim edildi.
Değerlendirmeler:
Prof. Dr. Metin Sözen / ÇEKÜL Vakfı ve Tarihi Kentler Birliği Danışma Kurulu Başkanı
Türkiye uzun yıllarını yanlış kaynak kullanımı ve uzmanların yetişmesine olanak tanımayan, yerelde teknik personel zafiyetini büyüten bir kısır döngü ile harcadı. Ancak bu toplantıda görüyoruz ki kentlerine ve bölgelerine sahip olanların konuşmaya başlaması, bir dönüm noktasıdır. Her biri farklı meslek gruplarından gelen belediye başkanlarımız, koruma çalışmalarına gönül vererek yönetiyor kentlerini. Bu nedenle özellikle şimdi, ülkeyi yönetenlerden bazı isteklerimiz olmalı. Öncelikle, yerelin geliştirdiği projeleri anlamlı bir şekilde okuyabilecek bir Ankara istiyoruz. Yerelin ihtiyaçlarından doğmuş, yerelin sınırlı olanaklarına rağmen projeye dönüşmüş çalışmaların değer görmesini istiyoruz.
Merkezden tayin edilmiş yöneticiler gördük. Onların, kentlere biçtikleri rolleri gördük. Ama burada bir yanlışlık var. Şu anda belediye başkanlarımızın ne yaptığını biliyoruz; artık bu kısır döngünün bittiği yerdeyiz. Faruk Göksu’nun da aktardığı gibi yeni kavramlara, yeni başlıklara, sınır ötesi kentlerle kurulacak yeni ilişkilere, yani dinamiklere ihtiyaç var.
Akıllı adamlar, akıllı adamlarla el sıkıştıkları zaman ortaya akıllı sonuçlar çıkar. Bu nedenle söylemek zorundayım; yeni bir kısır döngünün içine girmek üzereyiz. Tarihi Kentler Birliği üyesi belediyeler, bu tehlikeyi atlatırsa, ülkem çok şey kazanacak. Yapılacak şey TKB gibi, belediyelere yeni kavramlar getiren, yeni başlıklar koyan, ülkeye bambaşka gözlerle bakan kişilerin sahaya girmesine olanak tanımaktır.
Bu toplantının sonucu şu: Hep söyleyip duruyorum, “insan yaşadığı yere benzer; o yerin suyuna, havasına benzer” der ya Edip Cansever… Türkiye ilk defa yerelden evrensele uzanan, yaşadığı yere benzeyen insanların eli ile yüzünü yıkamakta, pasını çıkartmakta ve kendisi olmaktadır. Bu çok önemli bir değişimdir ve çok iyi saptanması gerekmektedir. Yapılan çalışmaların, verilen emeğin belgelenmesi, kayda geçirilmesi gerekiyor.
Son olarak, kırsal miras meselesinde de çalıştığımızı hatırlatmak isterim. Şu anda Tarihi Kentler Birliği ile yoğun olarak çalışıyoruz. Bursa’da köy müzeleri yapılıyor. Malatya’da mahalle müzeleri açılıyor. Müze demek, eğitime saygı göstermek, çocuklarımızın yakın çevreleriyle, kentleriyle ilişki kurmasına olanak vermek demek. Tarihi Çarşılar Federasyonuyla birlikte yürüttüğümüz envanter çalışmalarında inanılmaz belgelerle, bilgilerle karşılaştık. Çarşılar, gelecek yıllarda kentlerin en canlı noktasını oluşturacak; bunu, bütün dünyaya duyuruyoruz. Kasım ayında gerçekleştirilecek olan Antalya’daki YAPEX Restorasyon Fuarında yansımalarını hep birlikte göreceğiz.
Yusuf Ziya Yılmaz / Tarihi Kentler Birliği ve Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı
İnsanlık tarihinin bellek merkezi olduğunu söylediğimiz kentlerin, korunması ve koruma çalışmalarında ilerlemesi gibi bir görevimiz var. Panelde başkanlarımızın sunumlarıyla kentlerinde yaptıkları önemli restorasyon, işlevlendirme, sokak sağlıklaştırma çalışmalarını dinledik. Bu kadar önemli işleri yapmak, okyanusu geçmeye benzer. İşte biz, okyanusu geçerken sanki derede boğuluyoruz. Yarım kalmış inşaatlar ve bakımsız evler, kentlerin girişinde karşımıza çıktığı vakit, derede boğulmuş oluyoruz. Sıvasız, boyasız, salkım saçak binalar, kentlerimizi katlediyor. Kentimize, ülkemize bunu yapamayız. Köylerimizde bile özen gösterdiğimiz hususlara, kentlerimizde maalesef özen göstermiyoruz. Bu kapanış konuşmasındaki önerim; kentlerimize döndüğümüzde, çevremize bir de bu gözle bakalım; bakımsız binaları bir an evvel kentlerimize yakışır hale getirelim.