Oktay Ekinci’yi saygıyla anıyoruz
ÇEKÜL kurulduğundan bugüne yanında olan, Tarihi Kentler Birliği’nin kuruluşunda büyük emeği geçen, başından beri tüm çalışmalarımıza yol gösteren ve destek veren, doğal ve kültürel mirasın korunması için politikalar üreten, TKB'nin Buluşma ve Seminerlerinde yaptığı yorumlar ve değerlendirmelerle hepimizin zihninde silinmez izler bırakan TKB Danışma Kurulu üyesi, Yerel Kimlik dergisinin de ilk yayın yönetmeni Sevgili Oktay Ekinci’yi kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyor, kendisini saygıyla anıyoruz.
Koruma tarihimizde seçkin bir yere sahip olan Oktay Ekinci, Türkiye’de koruyarak yaşatmanın ve tarihi birikime saygının sözcülüğünü yapmıştır. Gerek meslek yaşamının ilk dönemlerinde Muğla’da imar müdürlüğü görevindeyken, gerekse Mimarlar Odası’ndaki yöneticilik yıllarında, çeşitli kentlerin koruma kurullarında, gazete, dergi yazıları ve televizyon programlarıyla, yaşamı boyunca kentsel çevrenin kimliğine uygun bir anlayışla ve çağdaş ilkelerle tasarlanmasına öncülük etmiştir. Kimliğini yitiren kent mekânlarının savunuculuğunu üstlenmiş, kamuoyunun dikkatini kentlerdeki yanlışlara çekmek için uğraş vermiştir. Kentlerde planlama anlayışından yoksun, insanı, yereli, kültürü yok sayan, ayrıcalıklı imar haklarıyla donatılmış kentsel projelere, doğanın tahrip edilmesine, kentsel çevrenin kimliksizleştirilmesine, kültürel mirasa karşı duyarsızlığa karşı etkili bir mücadele vermiştir. Kamu yararını önde tuttuğu bu çalışmalar doğrultusunda, yerel yöneticiler ve sivil toplum örgütleri ile yaptığı işbirliği ve kültürel mirasın korunmasına yönelik çabaları, koruma kültürünün geliştirilmesi açısından koruma tarihimize önemli bir katkı olmuştur.
Tarihi Kentler Birliği’nin toplantılarına her zaman ufuk açıcı yorum ve uyarılarıyla katkıda bulunan Oktay Ekinci’nin, 22-24 Mayıs 2009 tarihleri arasında İstanbul, Beşiktaş’ta yapılan Tarihi Kentler Birliği Buluşmasında yaptığı değerlendirmeleri hatırlayarak onu bir kez daha anmak istiyoruz.
“TKB, sadece üyesi olan belediye başkanları, Danışma Kurulu, encümeni, meclis üyeleri ve uzmanları için değil, bu çalışmalara katılan herkes için bir okul oldu. Bu okul, toplumu da bizimle birlikte farklı bir kimliğe ulaştırdı. Bir kar tanesi olarak başlayan bu hareket, kartopu gibi büyüyerek devam ediyor. Birçok kurum bu kadar büyük ilerleme gösterme şansına sahip değilken TKB bunu nasıl başardı? Bütün çalışmaların sonucuna baktığımızda ben bu okuldan 5 ders çıkardım:
Birinci ders: Gecen yıllar içinde TKB’nin verdiği ders, ‘ulusal mirasa ulusal sahiplenme’ olarak önem kazanmaktadır. Türkiye gibi bir ülkede partiler üstü bu birlikteliğin sevgi halesi şeklinde gerçekleşmesi bir mucize değildir. TKB, ulusal kimlik değerlerinin, köklerimizin, geleceğe ışık tutacak bilgilerimizin, kurumlar arası ortak sorumlulukla üstlenilmesi gereken bir tarihsel görev olduğu bilincini hızla yaygınlaştırmıştır.
İkinci ders: Kültür yöreseldir. Kültürü; o yörenin iklimi, tarihi, gelenekleri, coğrafyası yaratır. O nedenle kültürel mirasın bir numaralı sahibi yerel yönetimlerdir. Kültür yerinde(n) yaşatılabilir. Yerel yönetimlerin temel sorumluluğudur, öncelikli hizmetidir. Yerele kimlik veren, yerelden doğarak ulusallaşan, evrenselleşen bir süreç vardır.
Üçüncü ders: Geçmiş dönemlerde sokak aralarındaki sivil mimarlık örneklerini önemsemez, anıtsal yapıya ise çok değer verirdik. Oysa kültür eş saygınlıktadır ve bir bütündür. Tarihin armağanları arasında ayrım yapamayız. TKB’nin projelerinde; çok büyük bir anıtsal mirası restore etmek ne kadar heyecan vericiyse, bir sokağın köşesindeki küçük bir yapıyı restore etmek de aynı derecede heyecan vericidir. Üniversitelerin yapamadığını TKB yapmıştır.
Dördüncü ders: İmar ve koruma bütünleşmelidir. Özellikle Türkiye gibi bir tarih ülkesini imar etmek demek, talan etmek, yağmalamak demektir. İmar yasası ve koruma yasası eş yasa haline dönüşmeli, korumayı dışlayan bir imar, imarı dışlayan bir koruma olmamalıdır. Bu bütünlüğü sağlamak TKB’nin başarısıdır.
Beşinci ders: Türkiye bir dönem köklerinden, Anadolu uygarlıklarından kopar hale gelmiş, korumayı kalkınmanın önünde engel gibi görmüştür. Bizden önceki çağlarda bu topraklarda üretilen bütün uygarlıkların ve tarihsel değerlerin bizim olduğunu, kimlikli bir ulus olarak bu değerlerle dünyada dik durabileceğimiz bilincini bu ülkede TKB yaymaya başlamıştır. Atatürk’ün, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür’ sözü de TKB tarafından yaşama geçirilmiştir.”