KENDİNİ KORUMAYI HEDEFLEYEN KENT: KİLİS
Halep’e
Korumacılık çalışmalarına Zonguldak’ta başlayan Raif Tokel, Kilis kentinde de bu çalışmalarını titizlikle sürdürüyor. Somut olmayan kültürel miras, endüs
“Kilis’in yaşam kültürü ve gelenekleri devam etmeli”
“Kenti bütün olarak korumak istiyorsanız önce o kentin yaşam kültürünü bilmek, insanların bu kente yüklediği anlamı ve değerlerini öğrenmek gerekiyor,” diyen Raif Tokel, kentteki geleneksel el sanatları, sivil mimarisi ve yaşam şekli, dinsel inanışlar, destanlar, eğlenceler, yöresel yemekler gibi somut olmayan kültürel miras alanında araştırma yaparak işe başladığını söylüyor. Halep’e yakın olması ve farklı kültürleri barındırması nedeniyle Kilis’in diğer Anadolu kentlerinden farklı bir kültüre sahip olduğunu ifade eden Tokel, insanların günlük yaşamlarında bu zengin kültürün rahatça gözlemlendiğini ve bu farklılıkların korunması gerektiğine inanıyor. Mimari eserlerin korunmasının ancak beraberinde yaşam kültürünün de korunmasıyla anlam kazanacağına vurgu yapıyor.
“Osmanlı dönemi eserleri Kilis’in önemli bir parçası”
Tarihçesi Hitit İmparatorluğu dönemine kadar uzanan Kilis, Doğu Roma ve Bizans imparatorluklarının egemenliği altına giren ve uzun yıllar Osmanlı Devletti sınırları içinde kalan, Osmanlı devletinin yıkılmasının ardından İngiliz ve Fransızların istilasına uğrayan, fakat 1921 yılında düşman işgalinden kurtarılan Anadolu’daki diğer kentler gibi, tarihi sayfaları dolu kentlerimiz arasında. Bu tarihi geçmişiyle pek çok inanç kültürünün bir arada olduğu kentte havralar, camiler, kiliseler, anıt mezarlar, türbeler gibi eserler de önemli bir yere sahip.
Raif Tokel, inanç kültürünü yansıtan bu eserlerin de korunması için çalışmalar yapıldığını söyleyerek, bazı eserlerin onarıldığını, bazılarının ise tescillendiği halde restorasyon çalışmasının henüz başlamadığını belirtti. Kilis kentinin inanç kültürüne ait tüm eserleri koruma yolunda da başarıya ulaşacağına dikkat çeken Tokel, özellikle 1999 yılında tescillenen Havranın ve Kendirli Kilisenin, kendi kendine ayakta kalmayı başaran eserler olduğunu ve bir an önce restore edilmeleri gerektiğini vurguladı.
Henüz arkeolojik çalışma yapılmadığı için Hitit döneminde yapıldığı tahmin edilen Ravanda Kalesi’nin ise rölöve, restorasyon ve restitüsyon projelerinin yapılması planlanıyor.
Arkeolojik sit alanı olan Oylum Höyük’te 1989 yılında başlayan kazı çalışmaları, 2009 yılında da devam edecek. Kazı sonucu elde edilen buluntular, Kilis’te müze olmadığı için şimdilik Gaziantep müzesinde korunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kabul edilen “Kilis Müzesi Projesi” Türkiye-Suriye Bölgelerarası İşbirliği programı kapsamında yürütülüyor. Oylum Höyük ve çevresinde yapılan kazı çalışmalarının Arkeo Park projesiyle yürütüldüğünü söyleyen Raif Tokel, Kilis Müzesi’nin 2009 yılında açılması için çalışmaların devam ettiğini belirtti.
Oylum Höyük Mozaikleri
Arkeo Park kapsamında ortaya çıkarılan Mozaikli Bazilika kalıntısında sağlam kalan kısmın tabandaki döşeme mozaikleri olduğu bilgisini veren Tokel, açık hava müzesi düzenlemesi ile bu alanın ziyarete açılacağını söyledi.
Mozaikli Bazilika
Kilis kenti zengin mimari eserlerinin yanında “doğal anıt” olarak tescillenen üç çınar ve bir çam ağacıyla da doğa turizmi için ayrıca önem taşıyor.
“Endüs
Tarihi Kentler Birliği Kocaeli Semineri’nde üye belediyelerin gündemine giren endüs
1912 yılında başlayan demiryolunun inşası ilk önce Hudut ve Çobanköy istasyonlarının, 1917 yılında ise Nusaybin istasyonunun yapılmasıyla devam etmiş. İstanbul’u Bağdat’a bağlayan Anadolu-Bağdat demiryolu üzerinde bulunan istasyon, 1980 sonrasında kullanılmadığı için bakım ve onarım görmemiş. 2007 yılında taşınmaz kültür varlığı olarak tescillenen istasyonun, DYY Evi ismiyle sosyal ve kültürel faaliyetlerin düzenleneceği bir mekan olarak işlevlendirilmesi planlanıyor.
Raif Tokel, eski elek
Eski Elektrik Santrali