Simav’ın Tarihi Birikimi Gün Yüzüne Çıkıyor
Doğu-batı yönlü Simav Dağlarının eteklerinde, Simav Ovasında MÖ 4000’li yıllardan itibaren yerleşmenin olduğu biliniyor. Adı, Sunauva ve Synaos kentlerinden gelen Simav’da, MÖ 1200’lü yıllardan itibaren Trakya’ dan ve Çanakkale Boğazından gelen Frigler, daha sonra Lidyalılar, Persler, Helenistik krallıklar, Roma ve Bizans imparatorlukları hüküm sürmüş; Simav tarihsel yolculuğunu Selçuklu, Germiyan ve Osmanlıların hâkimiyetiyle sürdürmüş. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde "Germiyanoğlu Beyi Babık, Simavna adlı Rum Kralının elinden aldığı için Simav derler. Bir rivayete göre de Simav (gümüş suyu) anlamına gelir. Hakikaten suları gümüş gibi berraktır" cümleleriyle anılır. Bu tarihi kent, ÇEKÜL Çarşamba Kent Toplantıları kapsamında Simav Belediye Başkanı Av. Adil Biçer, Bursa Alan Başkanlığından Aziz Elbas, ÇEKÜL Kütahya Temsilcisi ve Müze eski Müdürü Metin Türktüzün ve arkeolog Özkan Sulak temsilciliğinde, ÇEKÜL uzmanlarıyla biraraya geldi.
Arkeoloji mirası zengin bir kent olan Simav, Demeter heykelinin toprağı. Bugün Kütahya Müzesinde sergilenen Demeter, 2014 yılında bir kaçak kazıyla açığa çıkmış ve korunmaya alınmıştı. Kent, iki ayrı antik kente de ev sahipliği yapıyor: Aynaus ve Ancyra. Simav merkezinde bulunan Aynaus, mozaikleriyle biliniyor; Ancyra’dan çıkarılan ve Bizans Döneminde bastırıldığı bilinen sikkeler ise Kütahya Müzesinde sergileniyor. Bu zenginliğin, Simav ve yakın çevresindeki izlerinin sistematik bir biçimde sürdürülmesi ÇEKÜL uzmanlarının bu noktada ortak önerisi oldu. Beylikler dönemi kalıntılarının da bu kapsamda ele alınması gerektiğini belirten uzmanlar, Germiyanoğulları Beyliği sınırlarının belirlenip ayrı bir başlık altında değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Söz konusu bölge, Manisa’dan Ankara’ya uzanan bir sınırda ilerliyor.
Birinci derecede deprem bölgesi olan Simav, 2011 yılında deprem geçirdi. Simav Belediyesi, toplantı kapsamında, Simav’da yürütülen restorasyon çalışmalarını aktarırken, 2011 depremini de yapıların gördüğü hasar bağlamında hatırlattı. Depremde zarar gören yapıların restorasyonu yapılırken, 15. yüzyıla tarihlenen Babuk Bey Hamamı restorasyon projesi için Tarihi Kentler Birliğinden desteğini talep eden Simav Belediyesi, Hamam Kültürü Müzesi için bir çalışma sürdürme hedefinde. Babuk Bey Hamamı, Simav fatihi Germiyan Veziri Babuk Bey tarafından yaptırılan Babuk Bey Külliyesinin (1400–1450) bir parçası. Han, hamam ve camiden oluşan Babuk Bey Külliyesinden günümüze, sadece cami kalmıştır.
Simav’da yine 15. yüzyıl dönemine tarihlenen ve Germiyanoğlu Döneminden günümüze ulaşan ender yapılardan bir diğeri de, Dokuzgöz Köprüsü. Karayolları 14. Bölge Müdürlüğü tarafından restore edilen köprü, dere yatağı değiştirildiği için, bugün, işlevini yitirmiş durumda.
Depremde ciddi hasar gören ve restorasyon çalışması gerçekleştirilen bir diğer yapı ise, Cumhuriyet sonrası Simav’a açılan ilk okul olan Osmanbey İlkokulu. 1926 yılında açılan okulun inşası, Gazi Okulları Planı kapsamında başlatılmış, Simavlıların da imece usulü katılımıyla iki Bulgar usta tarafından yapılmış. Depremde ciddi hasar gören okulda eğitim hayatı sonlandırılırken, Simav Belediyesi tarafından gerçekleştirilen restorasyon çalışması sonrasında yapı, Kent Müzesi olarak işlevlendirildi.
Hisar Kalesinden Mozaikli Eve Tarih Canlanıyor
1400 yıllık Hisar Kalesi, Simav’da Bizans Dönemine ait en önemli bir tarih mirası. Askeri garnizon kale yapısı olan Hisar Kalesi, I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescilli. Geç Doğu Roma, Germiyanoğlu ve Osmanlı dönemlerinde kullanıldığı düşünülen kalenin kazı çalışmalarında elde edilen buluntular, Kütahya Müzesinde sergileniyor. Rekonstrüksiyonu ve peyzaj düzenlemesi yapılan Hisar Kalesi üzerinde bulunan metruk haldeki çay bahçesi, Simav Belediyesi tarafından yöresel yemeklerin sunulduğu bir restoran olarak düzenlendi ve 2017’de hizmete açıldı.
2005 yılında çıkan yangın sonrası harabeye dönen 200 yıllık bir evin enkazı altında ortaya çıkan mozaiklerin Roma Dönemine ait olduğu saptandı. Kayıtlara “Mozaikli Ev” olarak kayıtlara geçen kazı alanı çalışmalarında tek nefli bir şapel kalıntısının varlığı da ortaya çıktı. Mozaikli alan ve şapel kazıları sırasında 856 adet bronz sikke, iki mezar, çoğunlukla Doğu Roma dönemine ait farklı üretim tekniklerine sahip seramik parçaları, mermer kap parçaları, kandil parçaları, minyatür vazo gibi dönemin günlük yaşamına ışık tutacak eşya parçaları bulundu. Mozaiklerde bulunan yazıtların çevirisi ve açıklaması Epigraf Prof.Thomas Drew Bear ve Feza Demirkök tarafından yapıldı.
Tüm bu verilerin eşliğinde, ÇEKÜL uzman heyeti, kentte sürdürülecek projeler için başvuru kanalları üzerine bilgi verdi. Yanı sıra, kırsal mimari açısından önem taşıyan Değirmenciler Mahallesini de gündeme almak gerektiğini belirtti. ÇEKÜL Kent Çalışmaları ekibinin sürdürdüğü Kırsal Miras Programı, Değirmenciler Mahallesinde yürütülebilecek çalışmalar için bir değerlendirme yapacak.