UMUTSUZLUĞA DÜŞME GİBİ BİR LÜKSÜMÜZ YOK!
Aslı Onat
10 Ocak 2008 Perşembe günkü Milliyet Gazetesi’nden alınmıştır
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2007 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne değer görülen Prof. Dr. Metin Sözen, “Birlikte olduğumuz kimliklerin varlıkları, bizi bugüne taşıdı” diyor. Sözen, ödülünü 18 Ocak’ta alacak
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2007 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne değer görülen Prof. Dr. Metin Sözen, ödülünü 18 Ocak Cuma günü Ankara’daki Eski Türk Ocağı Binası’nda (Devlet Resim Heykel Müzesi) düzenlenecek törenle alacak.
Türkiye’de doğal, tarihsel ve kültürel mirasın korunması ve tanıtılması amacıyla yıllardır yoğun çaba gösteren Sözen, TBMM Başkanlığı Kültür ve Sanat Danışmanı, Bilim ve Değerlendirme Kurulu Başkanı olarak yaptığı çalışmalarla çok sayıda ödül aldı. Metin Sözen, halen kurucusu olduğu Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı’nın (ÇEKÜL) başkanlığını sürdürüyor.
Prof. Sözen ile ödülü ve 50 yıllık çabasını konuştuk.
Aldığı ödülün bir ekip çalışmasının sonucu olduğuna inanıyor Sözen. Bu yüzden 2007 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü kazandığını Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dan aldığı telefonla öğrendiğinde, “Törene yıllardır birlikte çalıştığınız dostlarınızı da davet ederseniz sevinirim” sözünü duymak onu çok mutlu etmiş.
'Ödül vermekten korkarım’
Kendisinin ödüller konusundaki düşünceleri şöyle:
“Yıllardır çeşitli kurumların başındayım ve ödül vermekten çok korkarım. Bu kavramın Türkiye’deki siyasal dalgalanmalar, toplumsal değişmelerde zaman zaman çok zorlandığını gördüm. Biz ÇEKÜL’ü kurarken 'Türkiye’de birikimli, özverili kadrolar kimdir?’ sorusunu sorduk. Birlikte olduğumuz kimliklerin varlıkları, bizi bugüne taşıdı. Büyük yanlışlık içine düşülebilecek kentlerde, o kentlerin gönül vermiş insanlarıyla uzman kişileri birleştirerek yaptığımız çalışmalar, bence oralara verilmiş en büyük armağandır”.
Bitmeyen enerjisiyle Anadolu’da gittiği kentlerde bazen gece yarılarına kadar süren toplantılara katılan, durmaksızın çalışan Metin Sözen’e şimdiye kadar hiç umutsuzluğa düşüp düşmediğini soruyoruz. Ekipçe umutsuzluğa düşmek gibi bir lüksleri olmadığına, yanlışların da değişebileceğine inanan Sözen, kültürel sürekliliği içi doldurulmuş bir kavram olarak düşünmediğini belirterek ÇEKÜL’ün yıllardır az laf, çok iş üretmesini buna bağlıyor:
‘Propaganda değil tanıtım’
“Zaman zaman büyük heyecanlarla başladığımız işlerin, somut sonuçlara varma noktasında siyasal dalgalanmalar, kültürel alışverişler, kaynakların kötü kullanılmasıyla nasıl umutsuzluğa itildiğine şahit oldum. O yüzden her umutsuzluğa düştüğümüz anda daha farklısını nasıl yaparız diye düşündüm. Yanlışlar da bir umudu aşılar. Ben yaşamımda hiç umutsuzluğa düşmedim çünkü toplumdan ve halktan hiç kopmadım.”
Ayrıntılarına www.cekulvakfi.org.tr adresinden erişebileceğiniz Tarihi Kentler Birliği, 7 Bölge 7 Kent, Kendini Koruyan Kentler ve Sinan’a Saygı gibi kültürel çevre, doğal çevre, eğitim ve örgütlenme projeleriyle Anadolu’da sessiz bir devrim gerçekleştiren ama bunun 'propagandasını’ yapmaktan özenle kaçınan bir vakıf ÇEKÜL.
“Vakfın bütçesi nereden geliyor?” diye soranların birikimli insanların özverili desteklerinin ne kadar değerli olduğunu görmediklerinden yakınıyor Sözen. Özel sermayenin bu çalışmalara desteğini ise kritik bir konu olarak değerlendiriyor. Ona göre projelere kaynak aktaran kurumlar, asla yapılan işin önüne geçmemeli:
“Özel kesimle beraberliğin belli bir yöntem içinde olması, tanıtımla propaganda arasındaki ilişkiye dikkat edilmesi gerekiyor. Bu çok kritik ve ince bir çizgi. Kapı kapı dolaşarak bir şey istemenin ne kadar ağır ve yanlış olduğunu biliyoruz. O açıdan soğukkanlıyız ve onurlu davranmak zorundayız.”
'Anadolu’nun vefa duygusu en büyük ödül’
Hemen hemen yılın 300 günü Anadolu’da dolaşan Metin Sözen, ÇEKÜL olarak gittikleri her yerde ortak aklı bulduklarını söylüyor. Anadolu’nun kentlerini içtenlikle korumanın gizli mükafatları da bu gezilerde karşısına çıkıyor: “Beni belki de en çok mutlu eden, kentlerde benden gizli yaptıkları, bana ait işaretlerdir. Gezerken çocuk parkları, caddeler ve heykellere adımın verildiğini görüveriyorum birdenbire. Bana sorsalar hayır diyeceğimi biliyorlar. Zaten bunları vefa duygularından, kendiliklerinden yapmaları en büyük ödül benim için.”