Ana içeriğe atla

ORTAÇAĞ ANADOLUSUNDA SELÇUKLU’NUN AYDINLIK DÜNYASI

18.12.2007

Mimarlar Odası Konya Şubesi ve Selçuk Üniversitesi tarafından 2007 Mevlana Yılı dolayısıyla düzenlenen Selçuklu Çağında Mimarlık Sempozyumu ve Sergisi 15-17 Kasım tarihleri arasında Konya'da gerçekleştirildi. Sempozyumda, Selçuklu dönemi mimarisi, mimariye bağlı sanatlar, bu dönem etkileşimleri, Selçuklu yapılarının koruma ve restorasyon sorunları konularında bildiriler ve tartışmalar gerçekleştirildi.

Konya'da bir araya gelen mimarlar, Avrupa'dan yüzlerce yıl önce, Anadolu'daki aydınlanmaya imza atmış eşsiz bir uygarlığı, mimarlığın tarihsel tanıklığında gözler önüne serdiler. Mevlana'nın da bu insancıl aydınlanmanın düşünürü olduğu gerçeğini anımsattılar.

Konya Vali Yardımcısı İrfan Kenanoğlu, Türk medeniyetinin cihan şumül bir medeniyet olduğunu söyleyerek, Selçuklular bir yandan Haçlılarla savaşırken bir yandan da ulu camileri, medreseleri, mescitleri, hanları inşa ettiler dedi.

Mevlana'nın Biz Konya'ya sevgiden başka bir tohum atmadık sözünü hatırlatan Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Gönüllerin mimarı Hz. Mevlana'nın mimarlarca anılması bize şu mesajı veriyor: Geçmiş taklit edilemez ama yol göstericimiz olmalıdır... şeklinde konuştu.

Mimarlar Odası Genel Başkanı Bülend Tuna ise, Anadolu'nun birçok yerleşme kültürünün yeşerdiği büyük bir kaynak olduğuna dikkat çekti. Bu kaynağın imge isimleri Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Kaygusuz Abdal ve hatta Nasrettin Hoca gibi erenlerin, Selçuklu'nun Anadolu'da estirdiği esenlik rüzgârıyla sonsuzluğa ulaştıklarını söyledi.

Sempozyumda konuşan ÇEKÜL Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen ise, Ortaçağ Avrupa'sı ile Selçukluları karşılaştırarak, Selçukluların yaratıcılığının esin kaynaklarını şöyle belirtti: Anadolu'daki bu sır neydi ki Selçuklu kısa sürede koca bir aydınlanma dünyası yarattı? Nereden beslendi? Göz açtırmayan Haçlı seferlerine rağmen sanata, düşünceye nasıl zaman ayırabildi? Çünkü, Selçukludaki, Çin'e, Hindistan'a uzanan Asya birikimleriyle, Anadolu'nun binlerce yıllık kültür zenginliği buluşmuştu... Bu, Osmanlı'nın da varlık nedenidir.

Selçuklu Devletinin kendinden sonraki nesle bıraktığı miras değerinin paha biçilemez olduğunu belirten Prof. Dr. Haşim Karpuz, Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın düşünceleri ile Atatürk'ün düşüncelerinin aynı olduğuna dikkat çekti.

Gerçekten de, Selçuklu'nun hayal bile edemeyeceği kadar güçlü silahlara sahip Haçlı ordularına karşı direnişi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarındaki mücadelesini akıllara getirdi.  Selçuklu ile Türkiye Cumhuriyeti'nin, her ikisinin de insan ve aydınlanma öncelikli toplumsal felsefelere dayanmasına koşut olarak, sempozyumun katılımcılarından Oktay Ekinci'nin da belirttiği gibi, Atatürk'ün ülkedeki bütün tekke ve zaviyeleri kapatırken 'sadece' Konya'daki Mevlana Dergâhı'nı bunun dışında tutması; Cumhuriyet devriminin Selçuklu'ya yakınlığını bir kez daha kanıtlıyordu.
 
Konya'daki sempozyumda ağırlık kazanan restorasyon ve koruma sorunları, Selçuklu Dönemi Mimarisi ve Selçuklu Yapılarının Koruma-Restorasyon Sorunları başlıklı oturumlarda tartışıldı. Sempozyum, Alâeddin Camii, Karatay Medresesi, İnce Minareli Medrese, Sırçalı Medrese, Sahipata Camii, Arkeoloji Müzesi, Koyunoğlu Müzesi, Mevlana Müzesi'ni kapsayan bir gezi ile tamamlandı.

Sempozyumdan sonra, Selçuklu Belediye Başkanı ile birlikte halen restorasyon çalışmaları süren tarihi Zazadin Han'ı gezen Çekül Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen incelemelerde bulundu. Zazadin Han'ı tarihe düşürülmüş bir not olarak gördüğünü belirten Metin Sözen, Yaklaşık 50 yıldır takip ettiğim Zazadin Han'ın, Selçuklu Belediyesi tarafından ele alınması, yerel yöneticilerin tarihi kimliğe ve geçmişe sahip çıkmaları bakımından örnek bir uygulamadır, dedi.

Tüm Haberler